62. Ders: Şimdi için Yaşamak

Sevgili kızlar, 

Her aldığım dersi sizlerle de paylaşmayı dert edindim, hiç zamanaşımına uğratmadan yazmaya gayret ediyorum. Daha önceden şöyle bir ders almış ve hemen sizinle paylaşmıştım. Bugünkü ders de benzer içerikte. 
Sevgili kızlar, bizim beynimizi ailelerimizden topluma, masallardan çizgifilmlere ve romantik komedilere kadar her şey "hayatımızın aşkı" fikriyle doldurmuş. Böyle bir şey YOK. İdeal eş YOK. İdeal sevgili YOK. Herhangi bir ilişkinin sonsuza dek sürmesi diye bir şey YOK. Doğamız gereği böyle bir şey mümkün DEĞİL. Filmlerdeki romantik öpüşme sahnelerinde çalan müzikler gerçek hayatta çalmıyor. O anda adamın ağzının kokup kokmadığını düşünüyoruz, kendimize yalan söylemeyi bırakalım artık. İlk sevişmeler asla filmlerde gösterildiği gibi güzel olmaz, hepsi mutlaka KÖTÜDÜR (Default veri). Sevişme sayısı arttıkça belki bir doyuma doğru yaklaşabilirsiniz, o da ten uyumunuz varsa. Herkesle ten uyumu olmaz. Hatta yüksek ten uyumu çok zor yakalanan bir şeydir. (Yakalarsanız sağlıklı bir gelecek nesil için üçer beşer üreyin bence.)
Bu veriler ışığında gelecek için yaşamayı bırakıp şimdiye odaklanmanızı öneririm. Ne zaman geleceğe dair bir plan yapsak ilişkilerimizin içine sıçıyoruz. (Erkekler için dahi geçerli bu önerme.) Beraber bir gelecek istemek yerine beraber bir şimdiniz olsun. Koyun gitsin. Mutluysanız bir şey sormayın, analiz etmeyin, anın tadını çıkarın. En güzeli bu. Güzel bir şey yaşadığınızda bunu tekrar yaşama ihtimalinin azlığını düşünüp hayıflanmak yerine bu kadar güzel bir şeyi yaşayabildiğimiz için kainata müteşekkir olun. Bazı insanlar böyle güzel duyguları yaşayamadan ölüp gidiyorlar. Çok şanslısınız. Boşverin geleceği, belki yarın ölebilirsiniz, bugünü en güzel haliyle geçirin. 

Şunlar da tekrar dersler: Seviyorsanız gidin konuşun bence. Seviyorum deyin. Sevmesin, önemli değil, yeter ki siz sevin. Aramasın, siz arayın; özlemesin, siz özleyin, "çogözledim öperim" yazın. Canınız öyle istiyorsa o bloklayana kadar taciz edin vatsaptan, özlüyorsanız dışarı atılma riskini göze alıp gidin işyerine onu görmeye, neden korkuyorsunuz ki? Olmayacak şey zaten olmaz, ne var yani, sonunda ölüm mü var? Sonuna kadar yaşadım dersiniz, şöyle sevdim, böyle aşıktım diye anlatırsınız en kötü ihtimalle. Trip yapmayın, ne hissettiğinizi söyleyin, anlamak zorunda değil o tribin nedenini, açıkça söyleyin ben şuna bozuldum diye, üzüldüm lan deyin, bunu söylediğinde kendimi şöyle kötü hissettim deyin, açık olun. 

Üzülmekten korkmayın, hepimiz iyileşiyoruz eninde sonunda. 

61. Ders: Her Yeni Başlangıçta...

Sevgili kızlar,

Yaş yavaştan ilerlediğinden ve kısır bir ortamda rutine devam ettiğimden değişik dersler almaz oldum, o nedenle artık yazmıyorum ama öyle bir ders aldım ki yenilir yutulur değil. Paylaşmam gerektiğini düşündüm hemen sizlerle. Hani her yeni heyecanda kendi kendinize "Yahu ben daha önce böylesine hiç rastlamamıştım." diyorsunuzdur ya. İşte bu karşınıza çıkan adamlardan kaynaklanmıyor, sizin her yeni kıpırdanmada bir adım daha ileri gittiğinizi gösteriyor bu durum. Her yeni arayışta daha iyisini buluyorsunuz yani. Standartlarınız giderek yükseliyor. Dünyanın en normal şeyi kısacası. Bu nedenle adama yükleme yapmayın, yapacaksanız o yüklemeyi kendinize yapın. Giderek seçimlerinizde daha başarılı oluyorsunuz. Ne mutlu size.

Sevgiler öpücükler.

60. Ders: Evlilik Kimin İçindir?

Kızlar,

Erkek egemen bir dünyada yaşıyoruz ve elbette ki evlilikler tümüyle erkekler içindir. Maddi bir sorunu olmayan ve kendine ait bir yaşam kurmuş kadınlar için evlenmenin hiç bir avantajı yoktur; aksine yemek ve temizlik yapmak, ev işleriyle ilgilenmek, canı istediğinde televizyon karşısında yatamamak gibi handikapları vardır. Evlilikler yalnızca erkeklere yarar. Kadınları yaşlandırır. 

Evlenmeyin.

59. Ders: Yaygın Serge Özentiliği Hakkında

Çok rica ediyorum; Serge Gainsbourg'a özenen, sizi de Jane Birkin yerine koyan bir erkekle yakınlaşma halinde bu yakınlaşmadan ümitli olmayınız. (Kapak resmine aldanmayınız; ironi içerir.) Zira son yıllarda mantar gibi türeyen bir erkek tipi bu. Nereye gitseniz en az 5 tanesine rastlayabiliyorsunuz. Serge özentiliğinin bitmesi gereken çağı siz başlatınız. Bir hayra yaramayan saçmasapan adamlara prim vermeyiniz. 

58. Ders: Yüzleşmeler

Kızlar,

Siz kendinizi ne kadar sorgularsanız sorgulayın; karşınızdaki adamdan kendi hatalarını görmesini beklemeyin. Çoğunlukla erkekler kendileriyle yüzleşmeye çok yönelik değillerdir.

57. Ders: Erkeklerde Olması Gereken Özelliklere Ek

Bu ve bu derslerde erkeklerde olması gereken özelliklerden dem vurmuş idik. Bunu biraz daha açalım: Yapmaktan zevk aldığınız şeylerden sizin kadar zevk almayan adamlarla mutlu olmanız çok zordur. Örneğin bisiklete binmeyi çok seviyorsanız mutlaka bisiklete binmeyi seven, daha da iyisi bisiklete binen adam seçiniz. Bisiklete binmeyi çok sevdiğini söyleyen, fakat bir bisikleti olmayanlar da mevcuttur. Ha, bisiklete imkanı olmadığı için binemeyenlerin de binmeyi sevme derecesi, imkanlarını zorlamasıyla doğru orantılıdır. Yani diyorum ki; normal şartlarda insan sevdiği şeyleri yapabilmek için elinden geleni ardına koymaz. Eğer karşınızdaki adam bir şeyi gerçekten seviyorsa onu zaten yapıyordur.
Bir de galiba götün teki Feysbukta bu blogu kendi blogu gibi paylaşıp duruyor. Şubemiz yoktur kızlar.

56. Derse Ek: İlişkileri Yürütebilmek

Çok önemli bir ek ders:
Sevgilinize/kocanıza geçmiş ilişkilerinizden ve tek gecelik aşklarınızdan mümkün olduğunca bahsetmeyiniz. Elinizden geldiği kadar bunları geçiştiriniz. Mevzuyu açacak diğer konulardan/yerlerden/kişilerden uzak durunuz. En rahat, en medeni adam bile bu tip mevzuları kolay hazmedemez. Hazmetmiş gibi yapsa bile sonradan kavgalarda yüzeye çıkacak; emin olun. O yüzden hiç girmemekte yarar var.

56. Ders: İlişkileri Yürütebilmek

45. Derse ektir:
Bugüne dek yazdığımız derslerde genellikle ilişki başlangıcı kısmına ağırlık vermiştik. Hayat gailemizin aldığı yöne göre dümeni biraz kırıyoruz. Gelelim şimdi de ilişkileri sürdürme tekniklerine:
Kızlar, bir kere baştan kabullenmeniz ve sağlamanız gereken bazı temel koşullar var. Bunlardan en büyüğü ve ilk sıradaki (daha önceki derslerde de farklı açılardan da olsa defalarca bahsetmiştik) karşınızdaki erkeği kaybetme korkunuzdan tümüyle kurtulmanız ve kendi kendiniz olmayı öğrenmeniz. Yani özgüven. Yani birey olabilmek. Yani aslında sizin ona ihtiyacınız yok; siz zaten tek başınıza bir bireysiniz ve illa biriyle olmak zorunda değilsiniz. Bir adam ancak sizi mutlu ediyorsa sizinle olabilir. Yoksa zaten neden onunla vakit harcayasınız ki? Bu düşünceyi özümsediğiniz zaman tüm hayatınızın değişeceğini bilin. Ben bunu yaşadım; oradan biliyorum.
İkinci aşamada önemli olan diğer parametreler ise şunlar:
1. Bir kere biriyle bir ilişki sürdürmek dünyanın en zor şeylerinden birisidir. Adamın hayat tarzı baştan size aynı gelse bile sonradan göreceksiniz ki değilmiş. Meğer adam siz kahveyi seviyorsunuz diye kahve severmiş gibi yapıyormuş. Haftasonlarında sergi gezmeyi sevmezmiş. Fazla evcimenmiş mesela; aslında o kadar da dışarı çıkıp konser dinlemekten hoşlanmıyormuş. Yahu siz onu böyle tanımamıştınız! Eh, ilişkinin öğrenmeniz gereken ilk noktası bu: Pazarlama teknikleri her alanda olduğu gibi bu alanı da parsellemiş durumda ve tanıdığınız adam aslında sandığınız gibi sizin için yaratılmamış. Kendisi bir ambalaj harikası. "Ne yapayım yani, ayrılayım mı?" demeden önce ayrılma sebebi olabilecek şeyleri gözden geçirin. Göbeği var diye bir adamdan ayrılınmaz mesela. Ya da kel diye. Ama eğer sizi bilerek mutsuz ediyorsa ayrılabilirsiniz mesela. Sizi evde tek başınıza bırakıp başka kadın arkadaşlarıyla yemeğe gidiyorsa ayrılabilirsiniz. Çünkü bu hareket onun aslında aranmakta olduğuna dair bir işaret olabilir. Fakat siz yine de önce:
2. Olumsuz düşünmeyin. Güvensizlik, yeteri kadar olduğunda faydalıdır; ancak baştan işe güvensiz ve olumsuz başlamak ilişkinizi kolayca berbat edebilir. Bir kız arkadaşı sosyal bir paylaşım sitesinde ona bir yorum yaptığında hemen kıskanmayın; önce olayı biraz olumlu yorumlamaya çalışın. Çok yakın arkadaşları kadınsa hemen aralarında bir şey olmuş mudur diye kadını yaftalamayın.
3. Adam ciddiyse ve birbirinize aşık olsanız bile hemen evlenme/beraber yaşama moduna girmeyin. Önce kendinize en az 6 aylık bir alışma dönemi koyun. Yoksa fena sıçabilirsiniz.
4. Kendiyle ve eviyle ilgili gözlem yapın: Yemek yapıyor mu? Ev işleriyle ilgili mi? Tembel mi? Bir ihtiyacınız olduğunda koşuyor mu? Güvenilir mi? İlgili mi? Sizi alttan alabiliyor mu? Çocuğu olsa ona bakabilir mi? Yeterince para kazanabilir mi? Sizi gerçekten seviyor mu? Daha önceki ilişkilerinden nasıl bahsediyor? (Ki kötü bahsetmesi çok hoş bir şey değil aslında. Bir zaman dilimi paylaştığı kadınlar hakkında 'iyi bir insandı fakat yürümedi' demesi en tercih edilen seçenek olmalı.) Arkadaş kalabilmişler mi? (Çok yakın arkadaş kalmış olmaları da çok sevimsiz olabilir.) Yani biraz ebeveyn gibi düşünün.
5. Bekar günlerinden sonra bir ilişki başta hoş gelse de insan yalnız geçirdiği ve kimseye hesap vermeden istediği yere gittiği günleri bazen özleyebiliyor. Bunun önüne geçmek için hem soyut, hem de somut bazı kişisel alanlar yaratmak gerekiyor. Bu işe beraber yaşadığınız evde kendinize ait bir alan yaratmakla başlamanız gerekli. Onun da kendine ait bir alanı ve bir de bu alanlara arada çekilebileceğinizi düzenleyen bir anlaşmanız olsun ki yalnızlığınızı özlediğinizde bu alana çekilebilesiniz. Yoksa tuvalette soluklanmak zorunda kalırsınız. Sıkıntı iyice büyümesin.
6. Haftasonları ne yapacağınıza karar veremezseniz paylaşın. Bir haftasonu sizin, bir haftasonu onun olsun. Başka türlü kavga konusu bile olur.
Konuya rahat bir zamanda yine devam edeceğiz kızlar.

55. Ders

Sevgili kızlar,

Birini bulmak için "birini bulmak gerektiği" fikrinden tümüyle vazgeçmek,
Biriyle olabilmek için biriyle olmayı aslında o kadar da istememek,
Biriyle mutlu olmak için tek başına mutlu olabilmek ve kendini eğleyebilmek,
Sosyal ilişkileri kurabilmek için önce "sıkılmadan" kendi kendine kalabilmek,
Aşık olmak ve olunmak için "ben" ile savaşmamak ve hayatı akışına bırakmak,
Etrafında olanlara tırnağının ucuyla bile müdahale etmemek,
Gelecek kurmak için geleceği düşünmemek ve ânı yaşamak,
Gerçek kişiliğinizi ortaya koymak ve rahatlamak için korkularla yüzleşmek lazımmış.

Bunları anlamak için lütfen mevcut düşünce biçiminizi bir haftalığına erteleyip yukarıdaki kurallara göre yaşayın. Kafa tatili gibi düşünün bunu. Biraz kendi kendinize kalın. Bir hafta sonra zaten başka bir insan olacaksınız ve eski halinize dönmekten vazgeçeceksiniz.

54. Ders: Mutlu Olmak Üzerine

Kadınlar olarak biyolojik saatin alarm vermesi bizi fena halde strese sokuyor. Bunu baştan kabullenmek lazım. Sırf evlenme yaşı ve daha da önemlisi "dönemi" geldi diye evlenen çok insan olduğuna şahit oluyorum. Yaş geçmeden bir an önce hayatın gerekliliklerini yapma çabası içerisinde olan bu insanlar aslında tek başına evlenebilseler ve üreyebilseler daha önceden evlenirlerdi, inanın. Ama ne yazık ki iki kişilik bir eylem evlenmek ve üremek. Bunun için de ilk ele geleni -amiyane tabirle- "paketlemek" gerektiğini düşünenler var sanırım.
Ama hayat böyle bir şey değil.
Evlenmek için ya da çocuk yapma yaşınız geçiyor diye evlenmeyiniz. Biriyle özellikleri size uyuyor diye sevgili olmayınız. Böyle ilişkiler/evlilikler ya sürmez, ya da size hayatınızın geri kalanında mutsuzluk getirir. Bile bile mutsuz olmayınız.

Ek Ders: Yine Evli Erkekle İlişki Kılavuzu ve Yine Evde Kalmak Üzerine

Etrafımdaki bütün eğitimli ve hasbelkader "şehirli" kadınların bekar olduğunu gördükçe diyorum ki bu ülkede bir bokluk var. Kadınlarımıza ve genç kızlarımıza sorgulama teknikleri yerine dikiş nakış öğretselerdi gerçekten de kimse bekar kalmazdı, orası kesin. Tavşanlar gibi sevişen ve düzine düzine çocuk yapan çiftlere rastlayabilirdik. Analitik bakış açısı olan gerçekçi kadınlar üzülerek söyleyelim ki yalnızlığa mahkumdur. Salak ayağına yatmayı becerebilirse ne ala. Çünkü erkek kendinden zeki kadını sevmez. Bu konularda eziktir. Lise mezunu adam üniversite mezunu kadınla yapamaz, kendi rüştünü ispatlamak için dövme olasılığı bile yüksektir. Örnek bol. Zaten bizim ülkenin erkeklerinin analitik düşünce yeteneği olan azınlığının büyük kısmı okuldan sonra askerlikten kaçmak için (zira analitik kafalar askerlik fikrinden pek hoşlanmaz doğal olarak) yurtdışına gittiği için birini bulma şansınız düşük. Koyun olan çoğunluğu idare edebilirseniz ne güzel. Ben gerizekalılığa tahammül edemiyorum açıkçası. Siz edebiliyorsanız ne mutlu size.
Hayat bir erkek aramaktan ibaret değil normal şartlarda elbette. Ama ülkemizde evlenmeyen kadınlara aile, toplum ve iş arkadaşları vb. gibi çevreler tarafından anormal psikolojik baskılar yapıldığı için kadının kafayı üşütmesi çok normaldir. Sonra gelsin seramik kursları, gitsin İtalyanca kursları... Bu kursların başlangıç kurlarında kırkını aşmış loser adamlar da fink atar elbet. Çoğu da işe yaramazdır. (Bunu kursları orta kura gelince bırakmalarından rahatça anlayabilirsiniz.)
Bir de evli erkekler var ki bu aralar en çok yazmak istediğim mevzu bu, fark etmişsinizdir: Evli bir adama kapıldınız diyelim. Size sizi çok sevdiğini söylüyor. Yıllardır karşısına sizin gibi birisi çıkmamış ve hatta karısı dahil böyle bir şeyi uzun yıllardır kimseye hissetmemiş. Çok naza çektiniz başta ama sonunda gördüğünüz ilgi ve ihtimama dayanamadınız. Duygularından neredeyse eminsiniz. Karısıyla çok korkunç bir evliliği olduğunu söylüyor size durmadan. Şu kadar aydır sevişmemişler bile; üstelik buna inanmak için de çok geçerli bir nedeniniz var. Siz de inanıyorsunuz. Buraya kadar herşey tamam.
Aklınıza ilk gelen soru şu olmalı: Bu adam eğer söylediği kadar mutsuzsa neden bugüne kadar ayrılmadı?
Olası cevaplardan biri çocuğunun olması, diğeri maddi sıkıntı ve sorunlardır. Başka bir neden de olabilir elbette. Diyelim ki çocuğu olduğu için boşanmıyor: Ona kavga gürültü içerisinde sağlıklı bir biçimde çocuk büyütülemeyeceğini hatırlatmanız yerinde olacaktır. Maddi sebepleri de iyice öğrenseniz iyi olur. Çünkü numara yapma ihtimali var, üzgünüz. Şunu da ekleyelim: Hiç bir cevap yeterince mantıklı olamaz. Bu adam gerçekten mutsuzsa çoktan ayrılmış olurdu. Unutmayın bunu.
Ben size olası senaryoyu yazayım şimdi: Bu adam sizden mutlaka süre ister. İstemediyse isteyecektir. Eğer istediyse süreyi siz kendiniz belirleyin. Çünkü ona bırakırsanız o süre sürekli revize edilecek, sürekli uzayacaktır. Vereceğiniz süre iki-üç haftayı geçmesin ki adama iyice kapılmayın. Bu sürenin sonuna dek boşanma kararını alırsa ve somut bir adım atarsa onunla beraberliği düşüneceğinizi, aksi takdirde bu sürenin sonunda bu işin biteceğini söyleyin. Ve bunları uygulayın. Süre bittikten sonra bir gelişme yoksa ikinci bir süre vermeyin! Dünyanın en iyi sekslerinden birini onunla yapmış olsanız bile bu karara uyun. Kendinize olan saygınızı ayaklar altına almayın.
Bir de şunlar var: 1. Karısını göt gibi bırakan adam ileride sizi de göt gibi bırakabilir. 2. İlgisiz baba olan bir adam sizinle bir çocuğu olsa ona karşı da yine ilgisiz baba olacaktır. 3. Boşanan adam genelde tekrar evlenmek istemez. 4. En iyi ihtimalle boşansa ve sizinle evlense bile ailesi karşısında yuva kıran kadın imajınız olacaktır. Sizi sevmeyebilirler.
Zorla güzellik olmaz.

53. Ders: Evli Erkekler

Bu derste evli erkeklerin her halükarda bir gün ayrılacağından dem vurmuştum. Ve hala söylüyorum, kesinlikle öyle.
Fakat eğer evli bir erkekten hoşlanıyorsanız işiniz zor. Sevişiyorsanız daha zor. Aşıksanız ekstra zor... Çünkü resmen adamın bir karısı var. Kıskanamazsınız, arayamazsınız, mesaj atamazsınız, bütün tatil ve bayramları karısına (ve varsa çocuklarına) aittir, sineye çekip oturacaksınız. Göze almak lazım bunların hepsini. Kapris yapamazsınız. İkinci planda olmayı kabullenmelisiniz.
Bir de karılarını üzmemek için sizi üzebilirler.
Hepsini dikkate alın.

52. Ders

Az tanıdığınız bir erkek eğer gece sevişmek istiyorsa, sizi ayrılırken öpecektir.
Bloga devam ettiğim düşünülmesin. Yalnızca doldum ve içimi bir yere boşaltmam gerekli.
Yaşı 30'a yaklaşmış ama hala leş gibi donla pis pis ter ve bok kokarak kızların evine giden ve onları kimin ağzına sıçtığını ya da kimin oğlunu tanıdığını anlatarak etkileyeceğini sanan erkekler yaşıyor hala. Banyo yapmayı bilmiyorlar ya bu herifler. Sevişmeyi de bilmiyorlar. 5 dakikada boşalıyorlar. Sonra da karşısındaki kıza "45 dakika sürseydi kukum acıyor diye söylenirdin ama." diyor bu adamlar. Evet, karşılarındaki kadınların canı acır tabii; çünkü adam o kadar kötü sevişiyor ki kadınlar onunla 45 dakika sevişmekten keyif almaz. Ama adam bu rezaletle yüzleşmeye o kadar korkuyor ki hiç kendisini sorgulamadan bütün suçu "işte kadınlar hep böyle" diyerek karşı tarafa atmaya çok meyyal.
Erkekler böyle de, kadınlarda hiç böyle şeyler olmaz mı? Yaş gençken herkesle rahat rahat takılıp tüm cevizleri kırıp belli bir yaştan sonra hiç alıcı kalmayınca rahatsız moda geçme ve kasma modası oldukça yaygın. Hatta bu blogda da okunduğu kadarıyla bu hataya ben bile düşüyordum sıkça. Oysa hiç gerek olmayan abuk bir ikilem doğuran bu salak kasıntı hal ve vaziyet kadının yalnızca kendi yalnızlığını pekiştiriyormuş. Ayrıca kasıntı birini kim sever ki? Kim yanında rahat olur ki? Siktir etmek lazım. Hanım hanımcık rolü oynamak yerine onun yattığı 32. erkek olduğunu söylememek ve soruyu sananeyle geçiştirmek yeterli. İlla soruyorsa da aman n'apayım. 32 işte. Yalan mı söyleyeceğim.
Bir de şu heyecan olayı... Aslında aşk diye bir şey yok da o adamın/kadının üzerinde yarattığı heyecana kapılmak var. İşte o heyecan için yaşamak bile yeter. Ama bu heyecanı yaşatacak az erkek/kadın var şu hayatta. Ayrıca zaten her halükarda bir gün bitecek bir şey heyecan denilen bu meret de.
Bir de şu herkesin kendi bulunduğu yere diğerlerini çekme isteğinden ve o noktada yalnız kalmaktan korkmasından hiç hoşlanmıyorum. Evliler evlen derler, bekarlar ayrıl derler, çocuğu olanlar çocuk yap, ev alan ev al, ehliyeti olan ehliyet al... Sana ne? SANA NE? Ben evli/bekar mutluyum belki, çocuk yapmak/yapmamak istiyorumdur, hayatımda bambaşka parametreler vardır, senin değer yargıların toplumunkilere birebir uyuyorsa sende bir hata olmalı hem. (Öperim Oscar'cığım..) Biraz cesur ol ya! Biraz kafa tut hayata, kurallarına. Gelmişsin 30 yaşına; isyan et biraz çevrene be. Annenin/babanın kopyası olmasan da olur.

Son Ders

16. ve 21. derste bahsettiğim rahat kadınlardan biriyseniz:
Kızım sen n'apıyorsun bu ülkede? Bu ülkenin en anarko dinsiz radikal adamı bile senin iyi niyetini, naifliğini, hevesini, heyecanını anlamaz. Sana her daim seni üzeceğini söyler. Ve üzer de gerçekten. Seni sallamaz. Sen de ya taktik yapacaksın, ya da kaçıp gideceksin buralardan. Ya sev ya terket yani.
Bu ülkede bu rahatlık hep hor görülecek kızım. Dışardan sana çok özenecekler, hep yanına gelip seninle olmak isteyecekler, sonunda sen kafanı omuzlarına yasladığın anda herşey değişecek, hiç bir anlamın kalmayacak onların gözünde. Ya onların kurallarına uyup hayat boyu numara yapacaksın (ki biliyorum, bunu asla yapamazsın); ya da çekip gideceksin çünkü başka ülkelerde senin değerini bilen çok fazla adam var, inan ki... Üstüne atlar, bırakmazlar seni orda, bunu da bilesin.

Seçeneklerin bunlar olursa burada bir şekilde mutlu olabilirsin:
Ya topluma resti çekip lezbiyen olacaksın,
Ya çocuk falan istiyorsan sperm bankasından ya da beğendiğin bir adamdan ona hiç sorumluluk yüklemeden çocuk yapacaksın,
Ya yalnız ama güçlü olacaksın ve bundan şikayet etmeyeceksin,
Ya gideceksin,
Ya sürekli maske takacaksın ve gerçek benliğini hiç göstermeyeceksin.

Benden bu kadar. Blog kapanmıştır.

50. Ders: Satılmak

Satılmak var; satılmak var.
Sarmısaklı mantıya satılırsan arkana bakma, kaç.

49. Ders: Askerden Gelen Adamla Sevişmek

Birisiyle askerdeyken tanışsanız da, günlerce mailleşmiş ve saatlerce telefonda konuşmuş olsanız da, daha o gelmeden ondan etkilenmiş olsanız da, onun da sizden az ya da çok etkilendiğinden emin olsanız da; "Gelir gelmez ilk seviştiği kadın olayım." hatasına düşmeyiniz.
Minimum 5,5 aylık çük ortamından sonra her ne kadar kadınları gerçekten özlemiş olsa da bu fedakarlığın değerini anlayacak pek adam çıkmayacaktır.
-Edit: Askerden gelen adamla yakın temastan kaçınınız. Uyuz kapma riski vardır. :( -

48. Ders: Terkeden Sevgiliyi Takıntı Haline Getirmek

"Terkeden sevgiliyi takıntı haline getirmek" aramasıyla siteme yönlenen biri olmuş. O ve onun gibi birçokları için bu dersimizi yazıyorum.
Terkedilmek egonuzu tümüyle yıkan birşeydir. Bu bir gerçek. Aşk ve ego ilişkisi de oldukça güçlü olduğundan terkedilmek insanda gerçekten fazlasıyla yıpratıcı olur. Belki de siz adamdan ayrılmayı düşünmüşsünüz ama yapmamışsınızdır. Onun önce davranması bu durumda sizi yıkar geçer. Biraz ağlarsınız yani; orası kesin. Tüm özgüveniniz ve kendinize olan inancınız yıkılır.
Bu tip bir durumda yapacak çok şey vardır diyemeyeceğim açıkçası: En başarılı sonucu alacağınız yöntem sizinle ilgilenen ama sizin suratına pek bakmadığınız bazı insanlarla ilgilenmeniz ve bir süre onların omzunda tedavi olmanızdır (Yalnız onları da fena üzeceksinizdir; bunu baştan göze alın. Ona göre başınıza sonradan bela olacak adamları seçmeyin.). Ya da bir hobiniz falan varsa onunla uğraşın. Veya kendinizi işe verin. O da olmazsa kendinizi iyi ve verimli hissettiğiniz bir şey yapın. Bütün arkadaşlarınızı sırasıyla arayın. Evde pek durmayın. Tatile gidin. Yeni insanlarla tanışın. vs vs... Adamı unutmak zorundasınız ve bir süre üzüleceksiniz. Ama sonrasında herşey geçecek. Hayat zaten bundan ibaret. Ayrıca inanın ki her ilişki bir biçimde biter.
Bazı insanlar vardır; terkedileceklerini hissettikleri anda terkederler. Doberman gibidirler. Bu tip insanların kendine güvenleri oldukça zayıftır. Savunma mekanizmalarını bu şekilde geliştirmeyi uygun bulmuşlardır. Kendilerince de haklıdırlar aslında. Ama aynı şeyi tekrar tekrar yaşamamak adına özgüvenlerini geliştirmeleri şarttır.

47. Ders: Hayatımın Erkeği

Kadınların yaptığı en büyük hata, her ilişkiye bu sefer hayatlarının erkeğini bulduklarını düşünerek başlamalarıdır.
Hayır.
O hayatınızın erkeği değil.
Boş zamanlarınızda soyadınızın değiştiğini hayal etmekten vazgeçin.

46. Ders: Sosyal Kalmak

Güzel bir ilişkiye başladınız ya da evlendiniz diye arkadaşlarınızdan sakın kopayım demeyin. Aman ha!
Ne olur, ne olmaz...

45. Ders: İlişki Sorunları

Süregiden bir ilişkide iki taraf da takmaması gereken bazı konulara gereğinden fazla takar. Ya da üzerinde durması gereken ama durmaması gerektiğini düşündüğü için önemsemediği bazı konular olur. Şimdi kadınlar açısından bunları biraz irdelemek istiyoruz:
  • Sevgiliniz/kocanız çok maça gidiyor, sizinle hiç ilgilenmiyor diye sızlanmayın. Onun da bazen nefes almaya ihtiyacı olabilir. Sürekli size ilgi göstermesi, türü itibariyle zaten pek mümkün değildir. (İstisnalar hariç.) Hatta haftada bir arkadaşlarıyla buluşması için onu motive edin. Gözünde değerinizi artırın. Böylece siz de biraz yalnız kalıp istediğiniz konularla ilgilenebilirsiniz.
  • Eski sevgilisiyle hala irtibatı koparmamış olabilir. Arkadaşlık çerçevesinde kabul edilebilir bir durum. Ama eğer onunla her hafta telefonlaşıyor ya da MSN'de sürekli sohbet ediyorsa buna bir sınır koymak gerekebilir. Yalnız unutmayın ki erkekler onlara bağırıp çağırmakla yola gelmezler. Öncelikle tatlı dilinizi, hatta gerekirse mutfaktaki ve yataktaki becerilerinizi kullanmanız gerekebilir.
  • Erkekler (istisnalar hariç) tembeldir. 15 dakikalık yürüyüş yolunu bile arabayla gitmeyi tercih edebilirler. Mutfakta size yardım etmek istemezler. Ev işleriyle ilgilenmezler. Bu yüzden ondan sizin enerjinize uymasını beklerseniz çok yanılırsınız. Ama ona elma şekeri, televizyon karşısında bira+pizza ya da gece striptizi gibi ödüller koyarak orta noktada buluşabilirsiniz.
  • Uzun ilişkilerde bazı sorunlar çözülmedikçe kronikleşir ve iki taraf da bu konuda gittikçe hassaslaşır. Kavgalar şiddetlenir. Orta noktada buluşmak mümkün olmaz. Bu tip konuları kökünden tümüyle ortadan kaldırmanın yollarını arayınız. Bunu da yapamıyorsanız iki taraf için de mecburi kabullenmeler yapmanız gerekmektedir. Birini bulmak günümüzde zordur. Onunla uzun bir beraberlik sürdürmek daha da zordur. Bunun bilincinde olunuz ve karşınızdakini böyle kabullenmeye çalışınız. Kabullenemeyeceğiniz bir durum sözkonusuysa daha fazla zaman kaybetmeden ilişkiyi bitiriniz.
  • Yine uzun ilişkilerde ufak tefek konular kavga sebebi olabilir. Sorunu tanımlarsanız, hatta yakın bir arkadaşınıza anlatırsanız ne kadar saçma bir nedenden surat yaptığınızı farkedebilirsiniz. Bir deneyin.
En önemli derslerden biri:
Bir ilişkide her zaman kendi mutluluğunuzu düşünün. Karşınızdakinin ne düşündüğünü ve sizden ne beklediğini düşünmekten vazgeçin. Kendinize odaklandığınız sürece çok daha sağlıklı bir ilişki yaşarsınız. Kastettiğim hıyarlık derecesinde bencil olmanız değil tabii ki. Yani eğer doğumgününüz onun kardeşinin ameliyat gününe denk geliyorsa neden doğumgününüzde yanınızda olmadığı konusunda surat yapmayın mesela.
Kısacası anlayışlı olun; ama kendi mutluluğunuzu da ön planda tutun.

44. Ders: Eski Arkadaştan Sevgili

Tatil molasından sonra merhaba kızlar!
Yaz ayları umarım iyi geçmiştir. Dersimiz; eski arkadaştan sevgili olur mu? Daha önce 20. derste eski sevgiliden arkadaş ya da kanka olamayacağı konusunu irdelemiştik. Gelelim tam tersine.
Eski arkadaştan/kankadan sevgili olur mu? Bu sorunun yanıtı sizin de tahmin edebileceğiniz üzere adamla yakınlık derecenize bağlıdır:
1. Adamla yıllardır çok yakın arkadaşsınız diyelim. Ona bütün eski sevgililerinizi anlatmışsınız; hepsini de tanıyor hatta. Yatak sırlarınıza kadar biliyor. İşte bu adamla sevgili olmanız bayağı zor görünmektedir. Çünkü bu adam geçmişinizdeki bu gerçekleri bilerek size karşı duygusal bir yakınlık kuramaz. Kursa ve hepsini kabullense bile arada bunlar mutlaka aklına gelecek, yoktan sorun var edecektir. Aynı şeyler sizin için de geçerlidir. Beraber dolaşırken adamın eski sevgilisine rastladığınızı düşünün. Onun o anda yüz ifadesinin değişmesi bile sizin için gayet kırıcı olabilir. Ama eğer adamın da, sizin de egolarınız küçükse ve bunlara rağmen ilişkiye başlarsanız sizi temin ederiz ki birbirinizi çok iyi tanıdığınız için ilişki mükemmele oldukça yakın olur.
2. Adamla yakınlık dereceniz tanıdıklığın ötesine geçmediyse veya sizi en fazla daha önce bir-iki kez sevgilinizle gördüyse ilişkinin yürümesi doğal ilişki parametrelerine yakın olur. Yani eskiden tanışıklık konusunun ilişkinizin yürümesiyle pek ilgisi olmaz.
Belki de ilk tanıştığınızda aranızda bir elektriklenme olmuştur; ama sonradan arkadaş olmanın gerekleri nedeniyle bu elektriği bir köşeye itmişsinizdir. Olur böyle durumlar. Sevgili olursanız hepsi yeniden açığa çıkar zaten. Gayet de hoş olur. Böyle bir durum varsa aşık olma ihtimaliniz bile vardır hatta.

43. Ders: Ara Vermek

Bir erkek size "Ara verelim." diyorsa siz onun için bitmişsinizdir. Ümitlerinizi çöpe atınız.